7 Temmuz 2012 Cumartesi

BONFRİT NEDİR?..

          Uzun süren; her açıdan son derece sıkıntılı yedi seneden sonra Uşak' da yeğenim ve ablamla ortak kurduğumuz battaniye dokuma şirketimiz acı sonla batınca; hayatımızı resetlemek bir zaruriyet halini aldı.
Cepte para son derece sınırlı. Ben hastayım, çocuklar daha bebek. Moraller bir insanda ne kadar bozuk olabilirse o kadar bozuk.
          Babam Ankara' dan o sene kurban bayramında kurban keselim diye 250 lira para yollamış, eşim o parayı ne olur ne olmaz diye saklıyor. Kayınvalidemde emekli maaş kartını kızına vermiş ayda 300 lirada ordan alıyoruz. Tüm aylık gelirimiz bu. Hani eski bir halk deyişi vardır. "Ölmüş eşşeğin kurttan korkusu olmaz" diye.
Tam o hesap. Bizde kelimenin tam anlamıyla dibe vurmuşuz. Elimizde, avucumuzda ne varsa gitmiş. Hayatımız bir yol ayrımında. Tüm çareleri tükenmiş insanların umutsuzluktan çılgınca çareler üretmesi gibi bizde çılınca bir işe giriştik. Artık Uşak' da otumamızın bir anlamı kalmadığından tüm eşyalarımızı bir sebze kamyonuna yükledik. Kendimizde; yani iki yetişkin, ikide küçük çocuk şöförün yanına skış, tepiş yerleştik.
Hadi bakalım!...
Ömrümüzde hiç gitmediğimiz, daha önce neresi olduğunu bilmediğimiz, hatta adınıda duymadığımız Balıkesirin Ayvalık ilçesine gittik.Tam 11 saat gittik ama ne tanıdık var, ne bir iş var, ne yardım eden, ne de edecek kimse var. Tam bir yanlızlık, çaresizlik ve kaosun içindeyiz. İnsan zekası kadar mükemmel ikinci bir şey yok. Adeta yokluktan, sıfırdan çare üretiyor.
Bir ev bulduk. Ev sahibi yüzümüzü temiz bulmuş olacakki senetsiz, sepetsiz, teminatsız evi bize verdi. İlk olarak mekan sorununu hallettik, ikinci olarak para kazanmamız lazım.
Ne yapalım?
           Sevgili okurlar orda anladımki bir insanın kendini yetiştirmesi, yani kalifiye bir insan olması çok önmeliymiş. Bilginin asla lüzumsuzu olmuyor. Gün geliyor bildiğimiz her şey size bir ekmek kapısı olarak geri dönüyor. Ben lisedeyken matematik bölümünden mezun olmuştum. Üniversitede ilk iki yıl da temel matematik bilgileri almıştık. Allah' tan kitaplarıma çok düşkünümdür. Tüm lise ve Üniversite ders kitaplarımı özenle saklarım. Onlar oarada çok işime yaradı.
Hemen en ucuzundan el ilanı bastırdık. Eşim kapı, kapı dolaşıp tüm Ayvalığa bu el ilanlarını dağıttı. "Orta Okul ve Lise Öğrencilerine Matematik Dersi Verilir" telefon numarası, adres vs.
Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş derler. İnanılmaz bir biçimde hemen üç gün içinde 12 , 13 kadar öğrencim oldu. Kimi haftada 1 saat, kimi 2 saat, bazıları 6 , 7 saat, kimi haftanın her günü derken bizim ev dersaneye döndü. Saat başı ücret alıyorum. Birde prensip edindim. O yoklukta bile herşey para değildir prensibiyle fazladan ders veriyorum. Kimilerine ücretsiz ders veriyorum, en önemliside saat ücretinide o andaki piyasanın nerdeyse üçte birine veriyorum.
Bu dünyada mucize yoktur diyene inanmayın. Mucize var.
O ay eve 1000 liradan fazla para girdiki bu bizim için muhteşem olay, hatta eşim şuçluluk duygusuna kapılmaya başladı. Ömrümüz boyunca bu kadar kolay para kazanmadığımız için, yada ekmeğimizi hep çok zor kazandığımız için bu iş nerdeyse milleti dolandırıyormuşuz gibi gelemeye başladı.
          Yazımlarında sık sık tekrarlıyorum. Eşim bana çok destek oldu, halada oluyor. Moreller para kazanmanında etkisiyle tamamen düzeldi. Biraz bitimiz kanlandı ya!... artık pazar günleri ders vermiyorum, sahile veya çarşıdaki pastaneye yada sahildeki çay bahçelerine gidiyoruz.
Bir pazar meydandaki, deniz bakan, Ayvalığın en büyük çay bahçesine gittik. Çocuklar biz uyuyacağız deyip evde kaldılar. Biz hanımla çay bahçesine oturduk.
Garsondan menüyü istedik.
Listenin en sonunda "Bonfrit" diye bir şey yazılı.
Hatice bana dönüp;
  • "Hakan bu Bonfrit nedir?" diye sordu.
İşin kötü yanı bende bilmiyorum. Ama bilmediğimide söylemeye uandım. Nede olsa bir sürü öğrencisi olan bir Hocayım artık.
  • "Sayden" dedim. "Profidrole benzeyen bir tatlı olmalı"
  • "Merak ettim gel bundan alalım bugün" dedi.
  • "Ben Ankara'dan hatırlıyorum. Bahçelide çok modaydı bir zamanlar bu tatlı. Biz ablamla sık sık alırdık" dedim.
Garsonu çağırdık iki tane "Bonfrit" sipariş ettik.
Biraz sonra garson iki tabağın içinde kızartılmış patatesleri masamıza bıraktı "afiyet olsun" dedi ve gitti.
Garsonu çağırdım "kardeşim herhalde yanlışlık yaptınız" dedim.
"Biz Bonfrit istedik"
Garson tüm ciddiyetiyle bize tabakları gösterip
  • Bunlar Bonfrit beyefendi" dedi.
  • "Nasıl yani Bonfrit dediğiniz şey bildiğimiz patates kızartması mı?"
Garson bıkkın bir yüz ifadesiyle "Evet" dedi ve tekrar gitti.
Baktım Hatice gözünü denizeki dalgalara dikmiş, hem bana bakmamaya, hemde güldüğünü göstermemeye çalışıyor.
  • "Bana bak" dedim. "Eğer gülersen çok kötü küserim"
  • "Ben sana gülermiyim Bonfritim benim " derken ikimiz birden kahkahaları patlattık.
Bir süre daha oturduk.
Hatice;
  • "Hakan kalkalım artık, çocuklar uyanmıştır. Gidelimde onlara Bomfrit yapayım" dedi.
Kalktık. İçimden "Yandım ben" dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayınlanan Yazıları Nasıl Buluyorsunuz?