5 Temmuz 2012 Perşembe

ANKARA'NIN BAĞLARI DA...

              Diyalize bir süre Balgat'taki Frezenyus Yaşam Diyaliz Merkezi'nde girdim. Sabah saat ondan servis gelip alıyor, sonra tekrar kapımın önüne kadar geri getiriyordu. Bu haftada üç gün standart olarak yaptığımız rutin bir işti. Çok neşeli, gülen yüzlü, hem kabadayı hemde nazik Ankara'lı bir şöförümüz vardı. Daha servise biner binmez bir radyo istasyonunu açıp devamlı aynı kanalı dinliyor, bizede (mecburen) dinletiyordu. Kanalın özelliği sırf Ankara oyun havaları çalıyordu. Park FM denen bu kanalda o güne kadar hiç duymadığım oyun havaları, türküler, türkücüler birbiri ardına çalıp duruyordu. Dinleyici kitlesine dikkat ettim. Ankara'nın varoşları olduğu gibi bu kanalın takipçisiydi. Ben zaten her türlü oyun havasını severim. Baktım bizim servisin hastalarından da hiç itiraz yükselmiyor. Başladık yavaş yavaş bu tarzı dinlemeye ve dinledikçe de sevmeye. Ama sözler bir alem.Asla küfür yok. Sınırda bir argo, çok uzaktan da olsa cinsellik çağrışımları birde orta okul üçe hitap eden çok basit bir türkçe. Tabi ana tema sürekli Ankara övülüyor, Ankara'nın kızları, oğlanları, mahalleleri, havası, suyu, Ankara ile ne varsa bu türkülerin, oyun havalarının içinde geçiyor. Artık zaman içinde her halde Ankara ile ilgili söylenecek bir şey kalmadığından mıdır nedir; civar ilçelere taşınmış. Aynı şekilde o ilçelerin özellikleri insanları, doğası vs. ne varsa oyun havalarının içinde işleniyordu. Diyalizde tam dört saat, haftada üç gün yat, yat vakit geçmiyor. Bende cep telefonumu o kanala ayarladım. Kulaklık aldım. Takıyorum kulaklarıma dinle Allah dinle. Bir haftaya kalmadı bende oldukça geniş bir repertuar oluştu.

               Artık içlerinde favori türkücülerim, favori melodilerim falan oluştu. Ama beni asıl hasta eden spikerlerle dinleyiciler arasındaki istek belirleyen ve sohbetlerle süslenen diyaloglardı. Şimdi isimlerini vermek istemiyorum. Sabahtan öğleye kadar bi erkek dj, öğleden akşama kadar da bir bayan dj güya kendileride o alemin insanlarından biriymişler gibi, dikkatli dinleyince son derece yapmacık diyaloglarla yarı argo yarı kendilerine ait bir jargonla saatlerce konuşuyorlardı.

               Ama hitap ettikleri kitle o kadar cahildiki, o dj lerin asla kendilerinden olmadığının farkında değil ağbili, koçumlu, aslanımlı tamlamalarla kendilerine ait hayatlarında asla kullanmayacakları bir konuşma şekliyle radyoyu arayan varoş delikanlıları, kızlarıyla değişik bir sohbet içindeydiler. Ama bir süre sonra kanala hak vermeye başladım. Son derece doğal olarak belli bir kesimin ihtiyacına cevap veriyorlardı. O insanları yok sayamazsın onlar var, onların beğenileri, tercihleri, hayatları, dünyaya bakış açıları var. Eşimin evlenmeden önce oturduğu mahalle Ankara'nın Köstence Mah. olduğu için çok meydan düğünlerine gittim. Oaralar farkında değildim ama bu şarkıların, türkülerin, oyun havalarının hemen hemen tamamını zaten o düğünlerde dinlemiştim.

               Artık biraz bilinçlenince kanalın yaptığı yayın anlayışını kabul etmeye ve zaman içinde de saygı duymaya başladım. Neyse diyaliz merkezini bir süre sonra bırakıp başka bir sağlık merkezine geçtim. Tabi servisten ve neşeli şöförümüzden ayrıldım. Zaman içinde kanalı unuttum. Kendi dertlerim, kendi sorunlarım, gündelik hayatımı doldurdu. Ama o insanların dj'lere sevgi ve saygı dolu seslenişleri hep kulaklarımda.

               Geçenlerde sıkıntılı bir anımda o kanaldaki oyun havalarından birini mırıldanırken yakaladım kendimi;

              -"Ankara'nın bağları da...
                 Büklüm büklüm yolları
                 Ne zaman serhoş oldunda
                 Galdıramıyon golları..."



                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayınlanan Yazıları Nasıl Buluyorsunuz?