5 Temmuz 2012 Perşembe

HEDİYE OLTA VE BABALAR GÜNÜ

                  Ara ara bazı şeyleri çok istiyorum. Nedense çocuk gibi istediğim şeyi elde edinceye kadar uykularım kaçıyor. En son tatile Silifke'ye gitmiştik. Orda arkadaşlarımın olta balıkçılığı yaptığını görünce bende heveslendim. Ankara'ya dönünce internetin başına geçtim. Bir çok siteden başladım araştırmaya. En pahalısından bir marka beğendim. Ama bütçemiz sınırlı oldu
ğu için eşimi razı etmem gerekiyordu. İmdadıma tam o aralar babalar günü yetişti. Sıkı bir duygu sömürüsü ile beraber, babalar gününde kamış olta istediğimi yerli yersiz duyurmaya başladım. Sonunda pes ettiler. Eşim kredi kartıyla taksitli alabileceğimi söyledi.
          
                  Nedense türk halkındaki geleneksel bir sorun bende de vardır. Bir şeyi çok ama çok isteyince gerçekleşmeyeceği hakkında içimi dalga dalga bir endişe sarar. Ama bu sefer öyle olmadı. Taksitle o beğendiğim oltayı aldık. Nasıl çocuklar gibi seviniyorum, anlatamam. Sonra eşim yeni işine başladı. Bizim de Silifke seyahati yattı. Bizde hiç kullanılmamış oltayı güzelce sarıp sarmalayıp dolaba kaldırdık. Bazen evde yalnızken oltamı dolaptan çıkarıyorum. Ucuna bir yem takımından büyükçe bir plastik balık takıyorum. Hayalimde salonun ortasında ne kefaller, ne çupralar, ne kılıç balıkları avlıyorum. Çocuklar gülüyorlar. Eskiden bizim çocukluğumuzda ayakabılarımız bayramdan bayrama alınırdı. Genelliklede arafe günü son dakika yapılırdı alışveriş. O gece gıcır gıcır ayakkabıları koynumuza sokar onlarla yatardık. O ne müthiş bir doyumdur anlatamam. Şimdilerde çocuklar hiç birşeyden tatmim olmuyorlar. Olta birazda bana o günlerimi hatırlattı. Bundan önce babalar günümü kimse hatırlamamıştı. Ondan öncekini de. Bu sefer birazda zorla söyleye söyleye aldırttım hediyemi.
                  Yaşamı renklendiren, insana mutlu olmak için nedenler sunan işte böyle eylemlerdir. Kendisi ile barışık insanlar en küçük iyiliklerden bile mutlu  olup hayatın tadını çıkarmasını bilirler. Çok uzun zamandır beni sevindiren ender meselelerden biridir bu olta hadisesi. Ben mutlu olunca eşim ve çocuklarımda mutlu oldular. Karşı sokaktaki simit fırınından tanesi 4 liraya satılan prenses pastalarından üç tane aldık. Kola aldık, çay demledik, mutluluğumuzu kutladık. Yerli yersiz, sebepli sebepsiz güldük. Ergenliğinin zor zamanlarını yaşayan ve şu aralar odasından çıkmayan oğlum bile bize katıldı. Uzun uzun sohbet ettik. Oltamla ve benle uzun uzun alay ettiler, tekrar hep beraber gülüştük. Tatile gidemeyişimiz bile unutldu. Eşimin yeni maaşına harcama kalemleri tayin ettik. Oda bize yeni iş yerini uzun uzun anlattı. Televizyonu, bilgisayarı bir iki saatliğine hayatımızdan çıkardık. Konuştuk. Birden hepimizde farkettik ki; birbirimize anlatacak ne çok şeyimiz varmı!...
                   Çok kısa bir süre sonra üniversitede hayatları başlayınca bu günlerin hayal olacağını bilmenin burukluğu ile içten içe bu günümüzüde şükrettik hanımla. Oltacığım, hayatım boyunca tek bir balık yakalayamasan bile sen görevini fazlasıyla yaptın. Bu günü bana ve aileme yaşattığın için sana teşekkür ederim. Seni hergün dolaptan çıkarıp silip, temizleyip, oksayacağıma söz veriyorum.
Babalar günüm kutlu oldu. 

Yazar
Hakan KIRBAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayınlanan Yazıları Nasıl Buluyorsunuz?