23 Ağustos 2012 Perşembe

YERMİSİN,YEMEZMİSİN?......(2.BÖLÜM)


           Yine boş bulunulduğu bir anda aynı tabağa bir kepçede ablamdan !.....
Zavallı misafir neden sonra kafasını eğipde önündeki tabağa bakınca şoka giriyor.Küçük bir dağ gibi tabağında bir yığın oluşmuş. Garibanım utanıyor. Ben bu kadar yemeği nasıl koydurdum diye düşünüp, düşünüp bulamıyor.
            Fakat ben yinede alışmaya başladım. Ayıptır söylemesi, sevgili okuyucularım, sabahları iki, bazende üç lop yumurta yemeğe alıştım. Artık bir tane kesmiyor.

Amma uzattım değilmi?...
Daha hikayeye geçemedim bile.

Bu günlerden birinde nasıl olmuşsa olmuş, bizim kendi evimize hırsız girmeye çalışmış. Ama çelik kapıyı, üstünde epeyce uğraşmasına rağmen açamamış. Herhalde birazda acemiydi. Bizimkiler yani Hatice, Buğrahan, Dilara doğal olarak tedirgin olmuşlar. Polis falan gelmiş ama polis ne yapıversin ? Şikayetçimisiniz ? diye sormuş, bizimkilerde kimden şikayetçi olacaklar tabiki
hayır demişler, olay bitmiş. Olan, bitenden biraz tedirgin oldukları için çoluk, çocuk bir, iki gün hep beraber, benim yanımda annemgilde kalmaya karar verdiler. Hemen evin içine bölüşüldük. Oda, yatak çok. Herkese yer var.
Hatice nin uykusu derindir. Zaten yoruluyor. Akşamdan bir yatar. Aynı şekildekalıp gibi sabaha kalkar.
Ama annemin öyle değil. Çıt deseler uyanır.

Buğrahan da okullar tatil olduğundan özgürlüğünü alabildiğine yaşıyor. Sabahlara kadar ya arkadaşları ile Bahçelievlerin meşhur 7.caddesinde gezer, cafelere girer, çıkar, yada sabahlara kadar evde bilgisayarının başında oturur. Sabah ezanıyla yatar. Yani, geceyi, gündüze, gündüzüde geceye çevirdi.
Bizde, okulların açılmasına az kaldığı için, ne yapmak istiyorsa şu sayılı günlerde yapsın bari! diye sesimizi çıkartmıyoruz.

İşte, bizde yattıklarının ikinci gecesi, gece saat üç civarında, Buğrahan bilgisayarının başında iken susamış. Kimseyi uyandırmadan mutfağa girmiş, su içip çıkacak aklı sıra!....
Tabi annem daha mutfaktan gelen ilk çıtırtıyı duyduğu anda fırladı ve Buğrahan ı mutfakta kıstırdı. Ben nerden biliyorum? Çünkü bende uyanığım o anda. Olanları yattığım yerden duyabiliyor ve acil müdahale edilmesi gerekirse, kalkıp mutfağa gitmek için aportta bekliyorum. Annem Buğrahan ı mutfakta yakaladığında aklına başka hiç bir şey gelemediği için "aç olduğu" hükmüne vardı.
Açmısın diye sormaya bile gerek duymadan:
-"Sana ne hazırlayayım?"diye sordu.
Buğrahan annemin son hallerinden habersiz olduğu için;
-"Babaanne aç değilim, su içtim, gidiyorum."dedi.
Annem bu cevabı tahmin ediyorum ki duymadı bile. Üçüncü sınıf bazı lokantaların kapı önlerinde sokakta, bağırarak müşteri çekmeye çalışan cazgırlar olur, bilirmisiniz?Hani mutlaka görmüşsünüzdür. Hem kolunuza yapışıp sizi zorla içeriye tıkmaya çalışırlar, hemde motor gibi, nefes almadan menüyü sayarlar. Seyretmesi alem bir görüntüdür.
İşte annem, tamda onlar gibi Buğrahan la mutfak kapısının arasına iyice konuşlandıktan sonra;
Yani buğrahan ın kaçmasına engel olduktan sonra buzdolabını işaret ederek, gürül, gürül mevcut yemekleri saymaya başladı.
Buğrahan önce durumu anlamadığından, yarım dakika falan, annemi ne dediğini anlayabilmek için dikkatlice dinledi.
Annem bunu; Buğrahan ın aç olduğu için keyfine göre bir yemek seçmek maksadıyla, kendisini bu kadar dikkatli bir şekilde dinlediğine yorup, iyice neşelendi. Konuyu genişletti.
-"Bak ,bunları beğenmediysen hemen ne istiyorsan yapabilirim. Saat falan farketmez."dedi.
Buğrahan kendisini yeterince anlatamadığını düşündüğünden, deminki sözlerini gecenin sessizliğinde ağır, ağır, tane, tane tekrarladı:
-"Babaanne, aç değilim su içtim gidiyordum."
Fakat bende bu arada yattığım yerde biraz korktum ne yalan söyleyeyim. Annemin hareketleri son birkaç günde biraz daha dengesizleşmeye başladı gibi geliyordu zaten bana. Bu mutfak sohbeti iyice keyfimi kaçırdı. Tüm bu olanların müsebbibi benim. Kendime kızıyorum. Suçluluk hissediyorum.
Annem bu sefer evdeki her türlü malzemeyi ve erzağı teker, teker saymaya başladı. Liste uzuyorda, uzuyor. Ben farkındayım. Annemin niyeti Buğrahan ın bu sayılan malzemeleri düşünüp ölçüp, biçip aynı benim yaptığım gibi, orijinal bir yemek istemesi.
Çocukta anlamadı. Bu uzayıp giden malzeme listesini dinliyor. Bende dua ediyorum ki ablam yada hatice uyanıp olaya müdahil olmasın. Zaten öyle olduğu anda  bende kalkıp oğlumu gerekirse zor kullanarak ellerinden alacağım.Yattığım yerden kesin kararımı verdim. Olayın nasıl sonlanacağını merakla bekliyorum.

Şu aralar Buğrahan endişelenmeye başlamıştır, hissediyorum. Kalmaya geldiğinede çoktan pişman olmuş durumdadır.
Tam ben bunları düşünürken bir kapı çıtırtısı oldu. Arkasından bir terlik sesi geldi. Seslerden anladığım kadarı ile birisi mutfağa doğru yürümeye başladı.
-"Eyvaaaaah"dedim içimden. Hatice yanımda yattığına göre bu ablam. Artık harekete geçme zamanı geldi oğlum Hakan dedim kendi, kendime. Tam bir ayağımı yataktan indirdim; Babamın sesini duydum mutfaktan:
-"Ne yapıyorsunuz? gecenin bir yarısı burada?."
Annem daha kimsenin konuşmasına fırsat vermeden olayı kendince izah etti.
-"Buğrahan çok acıkmışda, ona yemek seçiyoruz birlikte!..."
Babam dedi ki;
-"Bende acıkır gibi olmuşum Sevim.""Bende birşeyler atıştırıvereyim."
Ben içimden "Haydi Buğrahan şimdi tam zamanı" dedim."Kaç ordan."Gerçekten Buğrahan da beni duymuş gibi, bir anlık, annemle, babamın dikkatlerini birbirlerine vermelerinden istifade edip, aradan usulca süzülüp mutfaktan çıktı.
Annem, babama çok sinirlendi. Avını kaçırmış bir avcı gibi babama homurdandı:
-"Amaaaan" dedi."Aç buzdolabını, herşey var, ne canın istiyorsa ye, ben yatmaya gidiyorum"dedi.
Ben huzur ve mutluluk içinde vurdum kafayı yattım uyudum.
Ertesi gün baktım Buğrahan erkenden, küçük valizini doldurmuş, bilgisayarınıda eline almış, gidiyor.
-"Eve mi?"diye sordum.
-"Evet." dedi.
-"Neden gidiyorsun?" diye sordum,hiç bir şeyden haberim yokmuş gibi.
-"Hırsıza razıyım!..." dedi. Bu cevap bana kafi geldi. Başka lafa gerek yok. Sesimi çıkarmadım.
Sabah annem kalktı, baktı, Buğrahan yok. Bana merakla sordu:
-"Buğrahan nerde?"
-"Bizim eve gitti anne."
-"Neden?"
-"Bilmiyorum. Aman canım, çocuk değilmi? aklına ne eserse yapıyor, boşveeer."
-"Eh!... Birdahaki sefere inşallah şöööyle beyendiği, istediği bir yemek yaparım artık."
-"İnşallah anne."

Gündelik hayatımızakaldığımız yerden devam ettik.


       SON

       Hakan Kırbaş



 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayınlanan Yazıları Nasıl Buluyorsunuz?