15 Ağustos 2012 Çarşamba

BODRUM,BODRUUUUM


Tatil yörelerinde gezmek bir kültür, bilgi birikimi,hatta ustalık istiyor.Ben zannederdimki,tatildeyim denince insan ruhen ve bedenen kendini bırakıp,son derece rölaks,gevşek ve huzurlu bir süreç yaşıyor.

Hiç alakası yok!..

Tatil için evden çıktığın andan itibaren bütün duyularını alarma geçirmelisin.Çok daha dikkatli,çevik ve her an her şeye hazır bir durumda olmalısın.Bir muhasebeci kadar hesap yapabilmeli,bir atlet kadar çevik olabilmeli,bir doktor kadarda tıbbi destekten anlayabilmelisin.

Birde çoluk,çocuk hep beraber yola çıktıysanız bir izcibaşı kadarda yönetici olmalısın.Bir duvar gibi dışardan gelebilecek her türlü tehlikeyi zamanından önce tahmin edip ( bu genellikle kazıklanma şeklinde tezahür ediyor ) tedbirini alabilmelisin.

Sevgili okuyucularım son derece samimi söylüyorum;kendinizi bir tartın, eğer bu saydıklarımı yapamayacaksanız hiiiç evden çıkmayın,ailenizide perişan etmeyin.

Didim in biraz dışında Mavi Şehir diye bir tatil sitesi var.Orada bir yakın akrabamızın evi var.Uşaklı, ayni zamanda akrabada olur.Sağolsun bir yaz kendi işleri dolasıyla gidemediğinden anahtarları anneme verip;"Sevim"demiş "Çocuklarıda al ,gidip istediğiniz kadar kalın"

İyi!....

Hazırlığımızı yaptık.Mavi şehire gittik,yerleştik.Herşey yolunda gidiyor.Bir süre sonra yeknesaklıktan sıkıldık.Buğrahan daha ilkokula gitmiyor,Dilara da henüz yürüyemiyor.Değişiklik aramaya başladık.Ne yapalım?,Ne yapalım? diye düşünüyoruz.Bir akşam Didim de geziyoruz.Birde baktık Bodrum a günübirlik yat gezisi var.Tamam dedik bu güzel.

Hemde yemekli!.. Bu dahada güzel.Dilara yı Mavi Şehirde Annemle,Babama bırakıp,Buğrahan ıda alıp,sabah belirlenen saatte iskeleye gidip,yata geçtik.Hem yat gezisi yapacağız,hemde koca bir gün Bodrum u gezeceğiz.Eh artık bundan iyi gezme olmaz.

Başladık yolculuğa ,herşey mükemmel.Yemekler bir geldiki hakikaten özenmişler.Yemekleri biraz anlatmam lazım sevgili okuyucularım.Görgüsüzlüğümden değil,konu gerektirdiği için.

Bir patetes salatası var,içi bol yumurtalı,kekik,nane,kırmızı pul biber,bol ince kıyılmış kuru soğan ama çok bol,bol tuzlu.Hakikaten lezzetli insan sırf ondan tabak,tabak yiyebilir.
Spagetti makarna;kırmızı pul biber ve hardalla yapılmış nefis bir sos var üstünde oda nefis.
Ana yemek olarak ızgarada tavuk kanat kırmızı acı biberden bir sosu var.Ayrıca isteyenlere şişe içinde bu sosdan veriyorlar.Ayrıca fix menü falanda değil, isteyenlere tekrar,tekrar ikram ediyorlar.Buğrahan la Hatice bayıldılar. Birer tabak daha getirtip yediler.Ben biraz itidalli davrandım.Az yedim.

Denizin ortsındayız.
Hava nerdeyse altmış derece.

Doğal olarak yolcular çok kısa bir süre sonra susadılar.Geminin büfe gibi bir bölümü var.Buzdolabında her türlü gazlı içecek ve her boy su satılıyor.Efendim yatçılığın kuralı gereği içecekler ücretli imiş.Bende çocuklara su satın almak için gittim.

Fiyatları bir baktım çıldırmak işten değil.Bilmem kaç yıl önce sevgili okuyucularım bir şişe pet su 10 lira.Bu  ne yaaa arkadaş.Ben yata zaten adam başı 15 lira ödemişim.Görülmüş şey değil.İçsen bir türlü,içmesen bir türlü.Çocuklar yaz günü yemişler acıları,sosları,alev almak üzereler,öyle bir,iki şişeylede kurtaramam olayı.
Allahım önce bana akıl fikir ,sonra güç kuvvet verde şu badireden kurtulayım diye dua ediyorum.

Bu yat gezileri adamın dini duygularını güçlendiriyormuş.Onu anladım.

Tabi mecbur değilsin istersen almayabilirsin.Bana kalsa inadımdan almam ama eşimle çocuk var ,yani mecburum.
Adamlar mükemmel kurmuşlar düzeneği.Mecburen aldık artık.Ama suyu getirince sıkı,sıkı tembih ettim idareli içeceksiniz ha! hemen bitirivermeyin.Hatice ne yapsın o da suyun çoğunu Buğrahan a bıraktı.
Bitmek bilmeyen bir süreden sonra Bodrum un biraz dışında Yalıkavak denen bir yer varmış.Geminin yanaşacağı iskele orada olduğundan orada indirildik.Dönüşte aynı yata tekrar o iskeleden binecekmişiz.Kesin kararlıyım dönüşte bir damacana su götürüp kalanınıda müşterilere bardak,bardak satıcam.Böylece yat gezisini bedavaya getirebilirmiyim acaba?...

Dolmuşa bindik on dakika sonra Bodrum un geniş pazar yerinde indik.Doooğru Migros a girdik.Birer büyük şişe su alıp keşler gibi hemen orada kafamıza diktik.
Biraz kendimize gelince nereyi gezelim diye düşünmeye başladık.O gün tesadüfen Bodrum un büyük pazarı varmış.Hatice pazar lafını duyunca hadi pazara gidelim.Hem bende buradaki fiatları bir inceleyeyim bakayım dedi.
Eyvaaaah!Şimdi yandık işte.Sen Bodrum a yatla gezmeye git,akşama kadar sebze pazarını gez,iyimi!..
Ben bunu hiç kimseye söyleyemem.Allahtan her zamankinin aksine Bodrum pazarını beğenmedi ,yok dedi iyi değil,gidelim.Allahım sana şükürler olsun.Ben bu Bodrum gezisinden mutaassıp bir koyu dindar olarak döneceğim galiba.

Gazetelerden,televizyonlardan devamlı okuyor ve izliyoruz bu Bodrum un çoook meşhur bir "BARLAR SOKAĞI" varmış.Bende orayı merak ediyorum.Kalkdık gittik.Yaaa !... bumuymuş!...
hiç bir şeye benzetemedim.Sıradan bir tatil kasabasının esnaf caddesi.Ben artık ne hayal ettiysem.Meğerse birazdan öğrenecekmişiz.

Birden çok lüks bir pastane dikkatimizi çekti.Vitrinini sabahtan akşama kadar seyret.Ankarada bile o kadar güzel bir vitrin dizaynına rastlamadım.Çok lezzetli gözüken çeşit,çeşit yaş pasta var.Hepsinin üstüne tek,tek fiat etiketleri konmuş.Yalnız bir acaiplik varki,hemde ne acaiplik.Fiatlar inanılmayacak  kadar ucuz.Ama öyle,böyle değil garip bir ucuzlık.Acaba bir kamera şakasımı yapılıyor diye ister,istemez düşünüyor insan.Bizde vitrinin önünde düşünceler içinde çakıldık kaldık.

Hatice dediki:Hakan yemek yiyeceğimize yaş pasta yiyelim.Çünkü bizim aile ayıptır söylemesi yaş pastaya çok düşkündür.Girdik.sorduk,hiç bir yanlışlık yok.Sahibi bize birer parça ikram etti,hakikaten çok taze ve lezzetli.Nasılda kibar,hoş sohbet bir adam bayıldık.Bizde mal bulmuş mağribi gibi iki koca poşeti abatılı bir şekilde doldurttuk.Ondanda ver Şundanda ver derken dünyanın pastasına ,nerdeyse komik bir ücret ödedik.

Pastanenin sahibi sohbet arasında bunları nerde yiyeceksiniz diye sordu.

Biz bilmiyoruz dedik.Bir park yada piknik masası bulup yeriz.

O halde dedi bizim sahil kenarında çay bahçemiz var bizden alışveriş ettiğiniz için oraya oturabilirsiniz .Birşey almak zorunda değilsiniz.Kimsede sizi rahatsız etmez afiyet olsun dedi.

Vaay bee!..Amma şanslıyız diye düşünüyoruz.

Yanımıza bir garson taktı,hep beraber çay bahçesine gittik denizin kenarındaki masalardan birine kurulduk.poşetleri açtık.Hepsi birbirinden nefis türlü,türlü yaş pasta.Ayıptır söylemesi tıkanıncaya kadar yedik.Şimdi Haticenin çantasından suları çıkarıp içsek bu kibar ve anlayışlı işletmeye çok ayıp olacak.Bizde bir jest yapalım dedik.
Çağırdık garsonu bir küçük çay,bir bardak su ve Buğrahan içinde bir şişe kola istedik.Biraz daha oturduk artk ufak,ufak Yalıkavak denen iskeleye dönme zamanı geldi.Hesabı istedik.

Sevgili okuyucularım hiç abartısız bize bir hesap geldi inanılmaz.Bu kadar yüksek bir rakam olamaz.Sanki biz orda on kişi yemek yemişiz gibi.Çaresiz ödedik ama başımıza gelene inanamıyoruz.Anladıkki bu çay bahçesi av bölgeleri imiş.Pastaların parası kat be kat çıktığı gibi orda oturduğumuz süreyide ücretlendirmişler sanki.Dışarı çıkarken başım dönmeye başladı.Hatice hırsından nerdeyse ağlayacak.Gemiye nasıl bindik, Mavi Şehire nasıl döndük kimse hatırlamıyor.
Kapıyı çalmadan önce bizimkilere döndüm:

Bana bakın dedim;kimse olanları anlatmayacak.Şimdi gülümsemeye çalışın bakıyım,tamam,sordukları zaman güzel geçti diyeceksiniz.Zaten yalanda değil.
Sonra kapının zilini çaldık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayınlanan Yazıları Nasıl Buluyorsunuz?