14 Ağustos 2012 Salı

BİR ARALIK GECESİ. (BİRİNCİ BÖLÜM)

(SEVGİ BAZEN SEVDİKLERİMİZİ MUTLU ETMEK İÇİN BEYAZ YALANLAR SÖYLEMEKTİR)

       O sene kar Ankara da erken başlamıştı. Dışarıda lapa,lapa bir kar başlamış ve dakikalar içinde tutmuştu. Hızla biriken kar nerdeyse bir saat içinde, sokaklarda artık yürünemez hale getirmişti şehri.

       Cevriyanım kocası öldükten sonra tek oğlunun yanına sığınmış, gelini ve iki torunuyla aynı evde yaşamaya başlamıştı. Bütün hayatı boyunca hiç kimseye yük olmamaya çalışmış, kendini daima idare edebilmiş bu eski hanımefendi hayatın karşısına çıkardığı zorluklara en sonunda pes etmiş ve tüm prensiplerini bir kenara kaldırmak zorunda kalmış, ölmeden önceki buson kalesine kendini atmıştı. Gerçi oğlu Muhittin annesini çok sever, hayatta hiç kimseye ne bırakır, nede emanet ederdi. Cevriyanım bundan emindi.
Yinede (dağ, dağ üstüne olur, ev, ev üstüne olmaz) değişinin gerçekliğinide bilecek kadar aklıselim bir kadındı. Gelini Saadet de bu duruma ayak uydurmuş, yıllar içinde bir arada yaşamaya alışmış gitmişlerdi.

       Muhittin Mamak Belediyesinde alım-satım Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı pozisyonunda çalışıyordu. İçkisi, kumarı, dışarı hayatı olmayan tüm hayatını ailesine adamış, yuvasını sımsıkı kollayan, gözeten mert ve iyi bir insandı. Çalışıp, çabalamış biriktirdiği üç kuruş para ile daha yenilerde evlerine siyah, beyaz televizyon almışlardı. Henüz T.R.T nin tek kanal olduğu, Zafer Cilasun un en popüler haber spikeri olduğu zamanlardı.

      Muhittin bey çok tedbirli ve akıllı bir adam olduğundan her türlü hazırlığını vaktinden önce yapar, ne erzak olarak, ne para olarak, nede eve gerekli malzeme ve ekipmanların temin edilmesi olarak hiç bir zaman ailecek sıkışıp daralmalarına müsaade etmezdi. Bu kuralı gereği kışlık odununu ve kömürünü taa Ağustos ayndan almış, kömürlüğe attırmıştı. Odunlarıda kalem gibi kırdırmış, düzgünce istif ettirmişti.
Şimdi bu karlı Ankara gecesinde kömür sobası gümbür,gümbür yanıyor, yayılan sıcaklık salona bir rahatlama ve güven duygusu dolduruyordu. Henüz telefon alamamışlar ama Postaneye sıraya telefon sırasına yazılmışlardı.

Saadet bu akşam için kuruş, kuruş arttırdığı mutfak paralarından bir kilo kadarkuşbaşı et almış, yarısı ile herkesin çok güzel yaptığı konusunda hemfikir olduğu kuru fasülye pişirmişti. Yanındada olmazsa olmazı arpa şehriyeli pirinçpilavı yapmış; bütün maharetini ortaya dökerek pilavı, tel, tel dökülen bir lezzet haline getirmişti. Ayrıca taa yazdan hazırlayıp küpe bastığı turşudanda koca bir tabak çıkarmıştı.
Bu akşam halinde bir gariblik hemen sezinleniyordu. Her zamankinden çok daha sıkı çalışıyor, arı gibi; salonda hazırladığı masa ile mutfak arasında gidiyor, geliyor, gidiyor, geliyor, durmadan birşeyler taşıyordu. Durup dururken al basması gibi yüzü peçe, pençe kızarıyordu. Pek terlemek huyu olmadığı halde alnında boncuk, boncuk taneler olduğu hemen belli oluyordu.
Cevriyanım yaşına rağmen çok uyanık bir kadındı. Gelininin bu durumunu yaklaşık bir saat öncesinden farketmesine rağmen her şeyi pat diye hemen sözcüklere dökmeyecek kadar fikirli, arif bir kadındı.



İçin, için "Dur bakalım elbet ne olduğu çıkar ortaya" diye düşündü.
Sofrada hiç bir eksik kalmayınca en son olarak Saadet gelin demliği aldı geldi, sobanın üstünekoydu. Ama o kadar koşuşturmuştuki; salonda, halının üstüne çantalarını yaymış ödevlerini yapan çocukları Emrah ile Zeynep in bile dikkatini çekmişti. Bir süre sonra çocuklar birbirlerinin yüzüne soran bakışlarla bakmaya başladılar.
Cevriyanım bunuda gördü. Son derece akıllı olmasına karşın kelimenin tam anlamı ile görmüş geçirmiş feleğin çemberinden geçmiş bir kadındı. Ne zaman konuşacağını, ne zaman susacağını iyi bilir hiç yanılmazdı.
İçinden kısa bir durum değerlendirmesi yaptı. Şimdilik susmaya ve hiç bir şeyin farkında değilmiş gibi davranmaya karar verdi.
Cevriyanım Saadeti oğluna kendisi bulmuştu. Bu yüzden klasik kaynana tavrı ile davranmaz, Saadet i hem sever hemde güvenirdi.
Bu akşamki olağanüstü durumun bir şerden değil hayırlı bir durumdan kaynaklandığını seziyor; birazda bunun rahatlığı susmaya devam ediyordu.
Saadet bütün işleri bitirdi.Salonda Cevriyanımın rahmetli babasından kalma sarkaçlı koca bir isviçre saati vardı.Kaç yıldır tamirci yüzü görmeden nesilden nesile geçe,geçe hiç aksamadan çalışırdı.Şimdide kendi evlerinin salonunu hem süslüyor,hemde tıkır,tıkır bir doğrulukla çalışmaya devam ediyordu.
Muhittin in gelmesine beş on dakika kalmıştı.Her akşam aynı saatte öyle zamanlı gelirdiki;Konu komşu Muhittin beye bakarak saatini ayarlayabilirsin diye şaka yaparlardı.
Saadet saate bakınca kocasının gelmesine az kaldığını farketti.Çocuklaradöndü
"Emrah,Zeynep hadi artık babanız gelmek üzere,eşyalarınızı toplayıp odanıza koyun.Sizde ellerinizi yıkayıp yemeğe hazırlanın artık"dedi.
Ortalık yeniden normale dönüverdi.Cevriyanım tesbihini çekmeye başladı.Saadet de divandaki yastığın arkasından örgü poşetini çıkardı.şişlerin ucunda zaten on beş santim kadar örülmüş örgüsüne
deneyimli hareketlerle devam etti.

Bu arada on beş dakika geçti.
Cevriyanım gelinine döndü:"eli kulağındadır.Şimdi kapıyı çalmak üzere" diyerek kendinden son derece emin bir şekilde yorumunu yaptı.
Çocuklar koşarak geldiler.Yemek kokularını ve turşunun kokusunu abartılı hareketlerle burunlarına çektiler.Göz ucuylada  babaannelerine ve annelerine bakıp,gülüp,gülmediklerini incelediler.Normalde babaanneleride,anneleride çocukların bu alışılmış şakasına hemen ayak uydururlardı.Fakat bu akşam her ikisindende bir tepki alamayınca çocuklar suskunlaşıp,sessizce masadaki yerlerine oturdular.
Ortada ezici bir sessizlik oluştu.Bu arada bir yirmi dakika daha geçti.İşte böylesi hiç olmazdı.Kocası ya gündüzden bir şekilde haber verir,yada tam zamanında saat gibi gelirdi.
Şüphe içlerindeki son iyiniyet kırıntılarınıda yiyip bitirdiğinde yarım saat daha gaçmişti.
Çocukların uyku saatide gelmişti artık.
Saadet Emrah ile Zeynep e döndü:"Çocuklar siz aç kalmaya dayanamazsınız size yemeklerinizi koyayım yiyin"dedi.
Çocuklar ortamdaki ağırlığında etkisiyle gönülsüz,gönülsüz tabaklarındaki yemekleri iştahsızca kaşıkladılar.Sonra odalarına gittiler.
Çocuklar gidince Saadet kirli ,boşalan tabakları ve çatal kaşıkları kaldırmak için yerinden kalkmadı bile!..
Bu akşam çok güzel başlamış fakat gittikçe acaipleşerek devam edip gidiyordu.Son yarım saattir Cevriyanımla,Saadet özenle ,birazda tedirginlikten göz,göze gelmemeye çalışıyorlardı.Saadet kayınvalidesine döndü:"Anneciğim isterseniz sizde yemeğinizi yiyin,cok beklediniz,şekerinize dokunacak"dedi.
"Olurmu kızım!..Ben çocuk değilim.Bu kadar bekledik,biraz daha bekleyelim,zaten herhalde artık gelir,bizde niçin bu akşam böyle olduğunu öğreniriz."
"Nasıl isterseniz anneciğim!"
Artık yapılacak bir şey kalmadığı gibi,söylebilecek lafda bitmişti.
Fakat ortadaki durum ağırlaşarak devam etti.Normal eve dönüş saatinin üstünden saatler geçmişti.Bu durumun ne izah edilecek,nede hayra yorulacak yanı kalmamıştı.Saadet sonunda bu suskunluğun kendisini çıldırtacağını anlayınca kayınvalidesine döndü:"Anneciğim sence ne olabilir" diye sordu.
Cevriyanım birşeyler söylemek için ağzını açtı.İlk defa aklına hiç bir şey gelmiyor,hiç bir şey söyleyemiyordu.Kendi halinede şaşırmış kalmışdı.Zar,zor ;
"Bilmiyorum kızım" diyebildi.
Saadet kayınvalidesinden yıllardır bu kelimeyi duymamıştı.Duyacağınıda hiç zannetmiyordu.Kayınvalidesinin bir şey bilememesi,fikri olmaması imkansızdı.Mutlaka az,çok birşeyler söylerdi.
Saadet kayınvalidesinden bu"bilemiyorum kızım" sözünü işitince olayın vehametini o anda anlayıverdi.İçindeki bütün endişe,kaygı, tedirginlik çok hafif kaldı,uçtu gitti,yerine kopkoyu  bir panik geldi.
Artık metin görünme gayretlerini bir yana bırakıverdi,hıçkıra,hıçkıra ağlamaya başladı.Cevriyanım şu anda en güçlü kişinin kendisi olması gerektiğini bildiği halde ,gücünün sonuna geldiğini anladı.Sanki vücudundaki,aklındaki ve ruhundaki tüm basiret,metanet musluktan akar gibi akıp gitmiş,geriye zayıf,korku ve panik içinde bir çocuk kalmıştı.
Çok önemli birşeyler olmalıydı mutlaka!..
Aklına aniden oğlunun ölmüş olabileceği ihtimali geliverdi.Artık bu son dayanma gücünüde kırdı.Cevriyanım elli,altmış sene sonra ilk defa gözyaşlarını tutamadı.
Kendini koyverdi,yüreği parçalanırcasına ağlamaya başladı.
Yarım saat kadar birbirlerine sarılmış vaziyette haykıra,haykıra ağladılar.İkiside ne düşünebiliyor,ne konuşabiliyor nede bir eylemde bulunabiliyorlardı.Biraz sonra azıcık susar gibi oldular.Cevriyanım yinede tecrübenin etkisiyle zorda olsa konuşmayı başardı:
"Saadet kızım,sen bügün kocana ve bize birşey söyleyecektin değilmi?"
"Nasıl anladın anne?"
"Ben seksen yaşıma gelmek üzereyim biraz tecrübem var kızım"
"Anne şu anda söylenirmi bilmiyorum!.."
Hadi kızım ne var?"
"Anne ben hamileyim,bu akşam müjdeyi verecektim"
Cevriyanım işte şimdi tam şoka girmişti.Herşeyi tahmin edebilirdi,ama bunu asla.Hemde tam böyle bir durumda.İçini tekrar kapkara bir çaresizlik sarıverdi.
"Ne zamankarar verdiniz?"
"Aslında Muhittin inde haberi yok.Ben iki gün önce şüphelenince kendim kontrol ettim pozitif çıktı."
"Kızım herşey Allahtan bu iştede bir hayır vardır.Sonra her çocuk kendi kısmeti ile gelir derler."
"Korkuyorum anne,bugün yada yarın sabah Muhittin le ilgili kötü bir haber gelirse ben bu halimle ne yaparım"
"Aklına hiç bir zaman kötü şeyler getirme Saadet.Daima iyi düşün ve hayrı iste.Unutma zaman içinde geçmeyecek hiç bir şey yoktur."
"Sen hep öylemi yaptın anne?"
"Benimde başımdan hiç istemediğim kötü olaylar geçti tabiki.Ama Cenabı Allah sorunları verdimi  dayanma gücünüde veriyor."
"Sen ne zorluklar yaşadın anne?"

"Bir keresinde tam kocana hamileyim,baban nasıl olduysa çalıştığı yerden  bir kadına takılmaya başlamış"

"Ay!... İnanamıyorum! Yapmaaa!...Eeeee!.. sonra?"
"Yaaa! Ben gencim,hamileyim,moralim çok bozuk.Baban saklamaya çalışıyor.Bu beni iyice kahrediyor.Bütün güvenim,saygım bitmek üzere,insanlar felaket haberi taşımaya bayılırlar,bu onlara zevk verir.Ortak ahbablarımız hergün bana geliyorlar,zevkden ağızlarının suyu aka,aka her türlü teferruatı anlatıyorlar.Beni ne kadar incittiklerinin,yaraladıklarının benim nasıl üzüntüden kahrolduğumun farkında bile değiller onlara eğlence çıktı.Ben kime neye yanacağımı bilemiy orum"

"Ay! İnanamıyorum! Benim zavallı anneciğim.Sen ne yaptın?"

"Ne yapacağımı bilemiyorum.Tam bir çaresizlik halindeyim.Önce kalkıp Amasya ya babamların yanına döneyim dedim.Herşeyi bırakayım.Ama hamileyim.Sonra,sonra biraz aklımı başıma almaya,düşünmeye başladım.Mücadele etmeğe karar verdim."

"Yaaa! Sen neymişşin anne!kendin anlatmamış olsan inanki başkasına asla inanmazdım"

"İnsan zorda kalınca kızım aklıda,zekasıda,gücüde adeta artıyor"

"Ne yapayım diye düşündüm.Bir gün babanı herşeyden habersizmişim gibi,bir şey olmamış gibi
gayet güleryüzle işine uğurladım"

"Arkasından mantomu giydim.Bende işyerine gittim gizlice.Hoş oraya gidince ne yapacağımıda bilmiyorum ya!Neyse!Orda o kadını gizlice izledim.Kadında kadına benzese bari!Kısa boylu,esmer,kara,kuru bir şey.Kadını görünce içimden babana daha çok kızdım"

Evin içindeki matem havası bir anda dağılmış,ikiside kendilerini hikayenin heyecenına kaptırmışlardı.Cevriyanım bu durumu zaten tahmin ediyordu.Vaziyetten memnun kaldı.İçinden

"Devam et Cevriye" dedi.



                                 Birinci Bölüm Sonu Devam Edecek

                                 Hakan kırbaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayınlanan Yazıları Nasıl Buluyorsunuz?